Uykusuz Ve Dengesiz - Tumblr Posts
ağlamaktan ve uykusuzluktan gözlerin kızarıp şişmiştir ama annen hasta olduğunu sanıyordur..
10 Ağustos 2024
20.00
Lisede, felsefe dersinde altın oran diye bir şey görmüştük.
Eğer ihtiyacın olan bir şeyi paran olduğu hâlde almıyorsan bu cimrilik yani aşırı negatif yönde bir olguydu.
Eğer paranı har vurup harman savuruyorsan bu savurganlık yani aşırı pozitif yönde bir olguydu.
Ancak tutumlu olmak altın orandı. Sıfır noktasıydı. Orada her şey dengedeydi.
İnsan da aynı şekilde aslında altın oranla var olmuştur. Tanrı bana fiziksel acıya katlanabilme yetisi vermiş. Küçücük bir kızken bile canım çok yanarken sadece "acıdı" derdim sakince. Bu insanları şaşırtırdı. Ancak fiziksel olarak ne kadar güçlü ve dirayetli yaratıldıysam ruhsal olarak da o kadar hassas ve kırılgan olarak ödüyorum bedelini.
Kaba birisi değilim sadece bana yaklaşmandan korkuyorumdur. Kibirli birisi değilim, sadece senin beni ezmek isteyeceğini anlamış ve önce davranmışımdır. Duygusuz biri değilim, sadece seni çok seversem beni hayal kırıklığına uğratmandan korkuyorumdur. Ben hiç kimse değilim, sadece kendini korumaya çalışan bir kızım.
İki adam sevdim şu yaşıma kadar. Sadece iki. İkisi de benim ne kadar hassas ve kırılgan olduğumu hemen anlamış adamlardı. İlki bu farkındalığa beni koruyarak, ince davranarak, sevgi göstererek yaklaştı. Güzeldi ancak bir daha beni hiç incitemeyecekmiş gibi bir yanılgıya düşmeme sebep olmuştu.
İkincisi ise tam tersi bana hakkımdaki her şeyi tüm dobralığıyla söylerdi. Alındığımı bilirdi. Onu da söylerdi. Hassaslığıma karşı bunu kıracak hareketlerle yaklaştı. Bebeği gibi hissettirmezdi ancak yalnızca varlığı bile dünyada hiç kimse beni incitemezmiş gibi güven verirdi.
Hayatımdan gelip geçmiş olan herkes gibi bu iki adamdan da pek çok şey öğrendim. Güzel ve kötü günlerimiz oldu. Birlikte geçirdiğimiz zamanın sonunda ikisiyle de tanıştığımdaki küçük kız olmadığımı fark ettim. Şimdi ikisinin de tanımadığı bir kadın olarak devam ediyorum yaşamaya.
İçimin inceliğini birinin gülen gözlerinden, tatlı sözlerinden ve nezaketinden alıyorum. Dışarı yansıttığım güçlü yanımı ise diğerinin sağlam duruşundan, büyük adımlarından ve dürüstlüğünden alıyorum. İnsan sevdiklerinin bir bütünüdür.
18 Ağustos 2024
14.30
Sen kokuyor... Bu şehir sen kokuyor kalbi. Kaçamıyorum. Adım attığım anda senin nefesini soluyorum sanki. Parmakuçlarımda senin nasırların sızlıyor. Yüzümde senin sakallarının izi duruyor. Bir tek sen varmışsın gibi bu dünyada...
Zihnimden silemiyorum Eskişehir'deki o görüntüyü. Karanlık çöktükten sonra girdiğim her dar sokakta gözlerim o görüntüyü aramıştı. Çocuk gibi bisiklete binen gözlüklü, şapkalı bir dev adam... Tanımadığım bir adamın evinden çıkarken gördüm o görüntüyü. Hâlâ sen miydin diye düşünüyorum. Olabilir mi böyle bir mucize? Olurdu ya! Neler neler oldu ki bu olmayacak. Hayat bizi hep "hayır" dediğim yerde karşılaştırmadı mı? Hayat seni her vazgeçişimde karşıma koymadı mı?
Bir yemin gibi kalbi... Seni sevmek bir yemin gibi. Ne zaman bir başka adama yaklaşacak olsam sen beliriyorsun her yerde. Sanki evrenin bana "Sen bu adamdan başkasını sevemeyeceksin." deme şekli gibi.
Hâlâ inanıyorum biliyor musun? Hâlâ ikimiz için yazılmış bir mutlu son olduğuna inanıyorum umutsuzca. Yoksa nasıl dayanırım? Senden umudumu kesersem nasıl hayatta kalabilirim ki? Yaşamaya dair tek bir hevesim kalmaz işte tam o an.
Sen gittiğinden beri hayat durdu kalbi. Işıklar söndü. Bütün bu zifiri karanlıkta savrulurken bir gün yeniden ışığım olacağına inanıyorum.
Işık sendin kalbî.
Dilerim ki mutlu ol sevgilim
22 Ağustos 2024
Yeni bir hayal kırıklığı yaşadıktan sonra tekrar çökmüş hissediyorum kendimi. Bunalıyorum aynı döngüyü yaşamaktan. Bir adam girsin hayatına: "Adın ne, nerelisin, kaç yaşındasın..." diye başlayan sonsuz soruyu cevapla. "Senden hoşlandıysam senin de benden hoşlanman için her şeyi yaparım." desinler ve sen gerçekten hoşlanabileceğine inandığın anda yok olsun o adam.
Sahiden ne zaman hayal kırıklığına uğrasam Ali'nin gidişine ağlıyorum. Yeniden rüyalarıma girmeye başlıyor. Yeniden ona olan öfkem kabarıyor. Yaptığı haksızlığın hazımsızlığını çekiyorum.
Aşka inancımı yitiriyorum. Sevmek yok bu dünyada.
"Dünyayı güzelleştiren kadındır zaten." demişti Ali. Yine cinsiyetçi bulmuştum o zaman bu söylemini. Hâlbuki haklıydı. Sevgi kadınla var olan bir eylemdi. Bir çiçeği sevmek mesela ya da bir çocuğu... Sevgi dolu bir erkek çocuğunu yetiştirmek bile sevgi dolu bir annenin eylemiydi.
Kadın, bizzat sevginin ta kendisiydi.




Dudak kalemini eline alırkenki şaşkınlığını hâlâ hatırlıyorum. Ucu öylesi kalın bir makyaj malzemesiyle bitmiş bir kısa parlament paketinin üzerine çizerek anlatmıştı anlattığı tekniği. Resme her zaman ilgi duymuş biriydim ancak o akşam öğrenmeye çalışmadım. Anlattıklarını dinlemeyi unuttum. Tek görebildiğim nasırlı ellerinin arasında zarafetle tuttuğu kalemdi.
Hep beni bil, beni söyle Dilinden düşmiyim...
Günler karışıyor, insan alışıyor...