Ak Eski Bir Yalan - Tumblr Posts
Şimdi neden acı verir, eski mutluluğumuz?


Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendime bir yer edinemiyorum, kendime bir yer…
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü benim kendini izlesin her yandan o tuhaf sır içinden ') Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
Niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
Niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
|𝑁𝑖𝑙𝑔𝑢̈𝑛 𝑀𝑎𝑟𝑚𝑎𝑟𝑎
"Artık benim de kafamda bir tane tilki var!"
Bölüm 16
Suda Can Çekişen Balık
"Birileri öldü, toprağın altına gömdüler. Ben doğdum, toprağın üstüne gömüldüm."
"Kırık bir kızı aşık etmek zor değildir. Ben saçları beline gelen, kırık bir kızdım."
Ya usta bir yalancı ya da gerçekten iyi bir insandı.
Ancak karşısında iyiliğe olan inancını yiritmiş bir kadın vardı
Bazı şeylerin olmayacağı başından bellidir ya hani, ben o olmayacak şeyleri zorlamayı o kadar seviyorum ki sonunu bile bile bir Shakespeare tragedyası okuyor gibiyim her seferinde.
1 Eylül 2024
Eylül gelmiş. Ben şimdi fark ettim. Güz... Bütün yaşanmışlıkların doğduğu ve döküldüğü mevsim... Benim sevgili mevsimim... Hüznü yanaklarında al al taşıyan bir insan gibi suludur hep gözleri. Ölümler, ayrılıklar, terk edilişler bu mevsimin rüzgarıyla eser.
Umudumla alay ettim bugün. Aptallığıma şaştım kaldım. Dünyada hâlâ iyi bir adam olabileceğine nasıl ihtimal vermiştim ki bu kadarcık zamanda? Yanıldım tabii ki. Çünkü bildiklerime değil inanmak istediğime inandım yine. Ben umudumu kaybetmekten çok korktum uzun bir süre. Bunun zayıflık olduğunu düşündüm. Travmalarımın beni ele geçirmesine ve bütün bu kötülüklerin beni kalpsiz birine dönüştürmesine izin vermeyecektim.
Recep geliyor aklıma sürekli. Haklıydı. Gerçekten de kimseyi sevmemeliydim. Onu bile... O kaldırımda yanımda oturan adamı bile. Canım benim... Beni ne çok severdi, onu ne çok severdim...
Ali sen söyle, hâlâ yaşamalı mıyız böyle bir dünyada?
"Benden nefret etmek için olmadığım biri olduğuma inandırmışsın kendini."
Çünkü sevgi bahane tanımazdı.
Yine sırılsıklam aşık olasım geldi bunu görünce. Böyle tertemiz... Aklımı kaybedecek kadar... Geceden sabaha, göndoğumundan günbatımına kadar aklımdan çıkmayacak birisi olsun. Yalnız yürürken bile yanımdaki hayali adımlarını kovalayayım. Aklımı kaybetmek isterdim işte. Böylesi güzel bir duygu uğruna...
Konu hiçbir zaman siz değildiniz bayım. Ben aşkın kendisine aşık bir kadınım hepsi bu.
Dün çıkan kavgayı görünce aklıma ilk sen geldin kalbi. Bana bir şey olmayacağını biliyordum. Sessizce yanlarından geçip salona girecektim. Yine de gözlerim seni aradı. Hani geçen yaz çıkan kavgada senin gözlerinin beni aradığı gibi... Senden başka bana yalnızca varlığıyla güven veren bir adam daha tanımadım.
Ölünce geçeceğini bilsem ölürdüm. Ancak biliyorum ki ölsem ruhum bir başka hayatta yine seni arayacak.




Dudak kalemini eline alırkenki şaşkınlığını hâlâ hatırlıyorum. Ucu öylesi kalın bir makyaj malzemesiyle bitmiş bir kısa parlament paketinin üzerine çizerek anlatmıştı anlattığı tekniği. Resme her zaman ilgi duymuş biriydim ancak o akşam öğrenmeye çalışmadım. Anlattıklarını dinlemeyi unuttum. Tek görebildiğim nasırlı ellerinin arasında zarafetle tuttuğu kalemdi.
Çok özlediğim bir şey var. Bir eylül gecesi hava buz gibi soğurken yanımda titremen gibi... Çok özlediğim bir şey var: Üzerime geçirdiğim hırkan ve tenime sinen kokun gibi...
Bilerek olmamıştı aslında. Kötü hissetmeye başladığım zaman aklıma geldi ilaçlarımı almayı unuttuğum. Saatler ilerledikçe daha yorgun ve daha mutsuz hissetmeye başladım. Dün kararlılıkla koşa koşa gittiğim spor salonunun bugün önünden bile geçmedim.
Uzun zaman sonra balkonumda oturdum. Bir kadın çığlığı, yoldan geçen arabaların sesi, şelalenin sesi vardı. Ancak gece kuşum ötmüyordu artık.
O gece geldi aklıma. Bileklerim, yerdeki kan, karakol... Ali geldi aklıma. Birkaç gülüşü... Tilki geldi aklıma: tren garına yürüyüşümüz...
Recep geldi en son aklıma. Çok yorgun hissediyorum çünkü. Yastığıma yasladım başımı. Onun göğsüymüş gibi düşünerek... Aklıma Ali'nin de yanımızda olduğu o gece geldi. Recep'in, Ali'nin haberi bile olmadan bütün gece beni Ali'den koruyuşu geldi aklıma.
Bir sarılsak her şey geçer gibi aslında. Ama benim bir daha o adamı affedecek gurursuzluğum kalması sanıyorum ki.
Nihayet gözlerimden yaşlar akmaya başladığında gülümsedim:
"Oh be! İnsan bazen ağlamayı özlüyor! Ağla kalbim..."
"Bana 'Nasılsın' yerine 'İyi misin' diye sorardı Dide. Ben çok seviyordum öyle sormasını.
Çünkü ben de Ali'ye yapardım aynısını."
Didehan acıyla gülümsedi. Anlamıştı ne demek istediğimi.
Evinden çıktığımızda sokaktaki bisikletli bir çocuğa takılmıştı gözüm.
"N'oldu?" diye sordu.
"Hiç, birine benzettim."
"O resimci lavuğa mı?"
Güldüm. Ona benzetmiştim ama o an Tilki'nin tepkisi, bana Ali'yi hatırlatan çocuktan daha güzeldi.
O zamanlar tam atlatabilmiş değildim. Sevgi diyemediğim bir şeyler kalmıştı içimde.
Şehrin sınırlarından girdiğim ilk anda düğümlenmişti boğazım. Günlerce geçmedi. Göğsüm sıkışıyordu, uyuyamıyordum. Bir gece uzun bir mesaj yazıp gönderdim. Tek istediğim görmesiydi.
Ali mesajı gördü. O da uzun bir cevap yazdı. O, son konuşmamızdı. Boğazımdaki düğüm çözüldü. Bir daha aklıma bile gelmedi.
İyileştikçe Tilki'ye döndü yönüm tekrar. Artık zihnimin bir köşesinde Ali olmadan kendimi verebilirdim birine.
Kendimi vermek istedim ona.
Aşk eski bir yalan, Adem ile Havva'dan
Aşk eski bir yalan, hayatıma dolan...